27 Ocak 2014 Pazartesi

28.

Bu sefil dünyaya hediye edilişimin yıldönümünün bitmesine 1 saat 5 dakika kala, evde oturmuş, huzur içerisinde bulaşık makinesinin çalışma sesini dinliyorum. Kendime, doğum günümde hediye edilen Arçelik Telve'yle güzel bir Türk kahvesi yaptım. 

Sana, ne muhteşem arkadaşlarım olduğundan bahsetmek ister, bazen onların aynı anda gösterdiği o kocaman sevgiden dolayı nasıl ezildiğimden bahsetmek isterim sevgili okuyucum. Ancak nazar değmesinden korkarım. Yalnız derim ki, ne de güzel biriktirmişim ben onları birer birer. Nasıl sevmişim de hayatlarında yer edinmek için uğraşmışım. Ne mutlu ki, galiba onlar da beni sevmiş olacak, kabul edivermişler.

Bir cuma gecesi, 3 kız gidip dedikodu yapacağımızı sandığım Arnavutköy Balıkçısı'nda 10 kişiydik. Ve işte bu kadar güzeldik: 


Sonra onları görünce, "Ay iyi ki doğmuşum!" dedim.
İyi oldu valla.

8 Ocak 2014 Çarşamba

BIZZZT

 
İnanmazsın, 28 Aralık gecesi elit çevremin mikro bir bölümünü yemeğe aldım. Şampanya ve kuruyemişle başladığımız geceye, masada, domates çorbası, terbiyeli ve galeta unlu çıtır tavuk, NOHUTLU PİRİNÇ PİLAVI ve hardallı kaparili patates salatasıyla devam ettik. Beyaz şaraplar su gibi aktı. 


Tuhaf bir an, zannedersin ki üzerimde bir otorite yokken çalışamıyorum. Çalışıyorum, ama daha sakin. Anlıyorum ki yönetici baskısı denilen şeymiş aslında beni ateşleyen. Heyecan olsun, gerilim olsun, iç çekişmeler, iç çekmeler, azıcık gıcccık olmalar olsun... Beni bunlar besliyor ofiste. Yöneticim yokken, kimse, "O ne oldu? Bunu yaptın mı?" diye sormazken, ev hanımı gibi bir şeye dönüşüyorum. Canım börek istiyor, midem kazınıyor filan.

O an diyorum ki iyi ki serbest meslek erbabı filan değilim, esnaf hiç değilim. Sabah da Barış'la konuşuyorduk, "Kesin dükkânı açmayı unutur, mal getirmeye filan üşenirdim." Barış, esnaflığın, "Bu kaça? 3 TL. Al 5 TL. Al 2 TL para üstü..." ekseninde ilerlediğini zannediyormuş. Olur mu öyle şey oğlum, saçmalama. Neyse insan kaçakçısı filan olsam, ki o da serbest mesleğe girer, kesin zencileri kamyonun arkasında filan unuturdum. Puff. :(


Not düşeyim, yılbaşında BİR ANDA! o kadar kimsesiz kaldım ki, iş çıkışı Kanyon Kitchenette'te 3000 kaloriye kafedöpari soslu dev bonfile yiyip şarap içer, eve gidip, "Yüzde kaç depresyona gireceğim acaba?" deneyi yapayım diye düşünüyordum. Neyse allahtan, Ayşecix ve kocası bana evlerini açtı. Geçen sene olduğu gibi bu sene de yeni yıla onlarla girdim. Başkasının evinde, ev sahiplerini uyuttuktan sonra, salonda şampanya içip Orhan Gencebay dinlemek diye bir şey var. Bi' deneyin derim. O kadar plansız ve o kadar güzeldi ki her şey, günde 2 kez filan hâlâ o gecenin Instagram'larına bakıyorum... Kalp.

6 Ocak 2014 Pazartesi

OLUR

Geçen Güzel Ablam E., bana Mr. Selfridge adlı diziden bahsetti, ikiletmeden başladım.
Oturdum, bir de kalktım ki 7 bölüm bitmiş. Çüş Merve.

Geçen bir rakı masasında bir an kahırlanır gibi oldum, o an o masadan eve ışınlanıp, bir bira açarak Orhan Gencebay dinleyerek tek başıma kahırlanmaya devam etmek istedim. Ama ortam o kadar güzeldi ki üşendim, geceye devam ettim.

Geçen 2013'te hayatımda nelerin değiştiğini düşündüm: rakı içmeye başladım, spora başladım, birtakım duygusal çalkantılar, birtakım duygusal durulmalar, iş değiştirdim, çok eğlendim, bi de Meraba ben Yunan adaları gördüm bi ara... Hmm.

Geçen Oldboy'un Hollywood versiyonunu izledim. Saydım, tam 10 senedir bu filmin gelmesini beklediğimi fark ettim.

Geçen, oturup, bazı erkeklerle ilgili bir şeyler yazmak istedim, ama kadın erkek ilişkilerine zerre kafa yormayan heriflere bu kadar mesai harcamak anlamsız olur diye düşündüm, kendimi susturdum.

2014'te sağlıklı beslenelim, paramızın hesabını bilelim, bi de şu uykularımızı bir düzene sokalım n'olur.

Sevgiler.